Bu yazıda, önceki haftalarda nispeten ihmal ettiğimiz yüksek alaşımlı
beyaz dökme demir türleri üzerinde duracağız. Beyaz dökme demirin
yapısına aşina olmayan ve ayrıntılı bilgi isteyen okurlarımız, daha önce
yayımlanan bu yazıdan
bilgi alabilirler. Fakat bu uzun yazı için zamanı olmayan ve kısa bir
özetin yeterli olacağını düşünen okurlarımız için, beyaz dökme
demirlerde karbonun grafit halinde ayrışmadığını ve tıpkı çeliklerde
olduğu gibi yapıda çözünmüş durumda kaldığını söyleyerek başlayabiliriz.
Grafit ayrışması gerçekleşemediği için, beyaz dökme demirlerde karbon
atomlarının,
sementit adı da verilen demir karbür parçacıkları
içinde yer aldıklarını görüyoruz. Oldukça sert bir yapı sergileyen
sementit fazı nedeniyle beyaz dökme demirler, yüksek aşınma direnci
istenen uygulamalarda öne çıkıyor.
Yüksek alaşımlı beyaz dökme demirler
Yüksek
alaşımlı beyaz dökme demirlerin ardındaki temel düşünce, zaten yüksek
aşınma direncine sahip olan beyaz dökme demirlerin aşınma direncini daha
da arttırmak. Sıradan bir beyaz dökme demir alaşımı yaklaşık 350 – 550
HB aralığında sertlik değerleri verirken, yüksek alaşımlı beyaz dökme
demirlerde 450 – 800 HB gibi bir aralıkta sertlik değerleri elde
edilebiliyor. Bu da, üretilen malzemenin çok daha yüksek bir aşınma
direnci sergileyebileceği anlamına geliyor.
Yukarıda beyaz dökme demirlerin kısa bir tanımını yaparken, malzemeye sertliğini veren fazın
sementit
adı verilen demir karbür parçacıkları olduğunu söylemiştik. Bu eksende
düşündüğümüzde, beyaz dökme demirin sertliğini daha da arttırmak
istediğimizde, daha sert ve daha fazla miktarda karbür parçacıklarına
ihtiyaç duyacağımızı anlayabiliyoruz. Bu parçacıkları elde edebilmek
için, dökme demir içine krom gibi oldukça kuvvetli karbür yapıcı
elementler ekliyoruz. Katılaşma sürecinde oluşan ve hacimsel olarak
geniş bir yer kaplayan birincil ve ötektik karbür parçacıkları, dökme
demirin çok daha sert bir yapı sergilemesini sağlıyor. Ayrıca malzeme
içinde krom bulunması, dökme demirin sertliğini arttırırken, aynı
zamanda korozyon direncini de arttıran bir etki ortaya çıkartıyor.
Bu noktada, üretilen bu malzemenin mekanik özelliklerinin sadece
karbür parçacıklarına değil, aynı zamanda bu parçacıkları çevreleyen
matrise de bağlı olduğunu vurgulamamız lazım. Eğer tüm yapı sadece sert
ve aynı zamanda kırılgan bu karbür parçacıklarından oluşsaydı, o zaman
ister istemez ürettiğimiz beyaz dökme demirin de oldukça kırılgan bir
yapı sergilediğini görürdük. Fakat bu parçacıkları çevreleyen ve
metalürji terminolojisinde
matris adı verilen faz nispeten
sünek bir yapıya sahip olduğu için, ürettiğimiz beyaz dökme demir
parçanın sertlik yanında, aynı zamanda belli bir tokluğa da sahip
olduğunu görüyoruz. Bu özellik sayesinde kırıcı çene gibi darbeli
uygulamalarda, malzemenin kırılmaya karşı bir direnç sergilemesini
sağlayabiliyoruz.
Yüksek aşınma direncine sahip bu beyaz dökme demirlerin mekanik
değerleri ve kompozisyonları hakkında belirlenen standartlara ulaşmak
isteyen okuyucularımızın ASTM A 532 standardından bilgi alabileceklerini hatırlatalım.
Şimdi bu genel girişin ardından, sanayide en sık üretilen iki tür
yüksek alaşımlı beyaz dökme demire biraz daha yakından bakalım.
Yüksek kromlu beyaz dökme demirler
Krom, oldukça kuvvetli bir karbür yapıcı element olduğu için, yavaş
soğuyan parçalarda bile beyaz dökme demir yapısının ortaya çıkmasını
sağlayabiliyor. Diğer bir deyişle, yüksek krom takviyesiye hazırlanan
alaşımlarda hızlı soğuma gereksinimi ortadan kalktığı için, 10 ton gibi
yüksek ağırlığa sahip parçaların bile, tamamen beyaz yapı sergileyecek
şekilde dökülmesini sağlayabiliyoruz. Yapılarında bulunan birincil ve
ötektik karbür parçacıkları sayesinde, bu dökme demirlerin oldukça
yüksek aşınma direnci sergilediklerini görüyoruz. Eğer sertlik yanında,
parçanın tokluğunun da yüksek olması isteniyorsa, o zaman bu
parçacıkların hacimsel oranı da önem kazanıyor. Tahmin edebileceğiniz
üzere bu parçacıkların hacimsel oranı ile malzemenin tokluğu arasında
ters bir ilişki olduğunu görüyoruz. Hacimsel orana ek olarak, karbür
parçacıklarının boyut dağılımı, parçacıkların biçimsel özellikleri ve
parçacıklar arasındaki ortalama mesafe de, malzemenin tokluğuna etki
eden diğer parametreler olarak karşımıza çıkıyor.
Karbür parçacıklarına ek olarak, parçaya ısıl işlem uygulayarak da
belli bir miktar tokluk kazanmasını sağlayabiliyoruz. Tabii burada ısıl
işlemi karbür parçacıklarının yapısını değiştirmek için değil, karbür
parçacıklarını çevreleyen matris yapısı ile oynamak için uyguladığımızı
vurgulamamız lazım.
Nikel-kromlu beyaz dökme demirler
Sanayide Ni-hard adıyla da bilinen bu dökme demirler, özellikle
kırıcı ve öğütücü parçalarda uzun bir süredir kullanılıyor. Yukarıda
bahsettiğimiz karbür yapıcı kroma ek olarak, bu dökme demirler aynı
zamanda bir miktar nikel de içeriyorlar. Dökme demir içinde %3 – %5
oranında bulunan nikel, yüksek sıcaklıklık fazı olan östenitin perlite
dönüşmesini engelliyor. Bu şekilde, hızlı bir soğutmayla östenit
yapısının oldukça sert bir faz olan martensite dönüşmesini
sağlayabiliyoruz. Herhangi bir yanlış anlaşılma olmasının önüne geçmek
için tekrar vurgulamamızda fayda olabilir: Burada karbür parçacıklarına
dair bir dönüşümden değil, karbür parçacıklarını çevreleyen matrisin
yapısına dair dönüşümlerden bahsediyoruz.
Yukarıda anlatılanlardan anlaşılabileceği üzere, beyaz dökme demire
sertliğini karbür parçacıkları veriyor. Bu karbür parçacıkları da hem
demir ve karbon, hem de krom ve karbon arasında oluştuğu için, aşınma
direncini arttırmak için %1,5 – %4 arası kroma ek olarak, karbon
miktarının da %3,5 civarında tutulması gerekebiliyor. Eğer malzemenin
tokluğunun da yüksek olması gerekiyorsa, o zaman karbon miktarını %2,7
civarına çekmek durumunda kalıyoruz.
ASTM A 532 standardına göre dökme demire en fazla %1,3 oranında
eklenen mangan, bir yandan perlit oluşumunu engellediği gibi, aynı
zamanda östenit stabilize edici bir etki de ortaya çıkartıyor. Bu
nedenle manganın nispeten yüksek olması durumunda, ısıl işlem sonrasında
yapıda kalıntı östenit miktarının arttığını, buna bağlı olarak
sertliğin de nispeten daha düşük seviyelerde kaldığını görüyoruz.
Silisyum ise, hem sıvı akışkanlığını arttırdığı, hem de martensit
oluşumuna katkıda bulunduğu için, yüksek alaşımlı dökme demirlere %1 ila
%1,5 arasında ekleniyor.
Her ne kadar biraz uzun bir yazı olmuş olsa da, bu yazıda yüksek
alaşımlı beyaz dökme demirler hakkında sadece kaba bir değerlendirme
yapabildik. Önümüzdeki haftalarda, bu malzemenin ısıl işlemi üzerinde
daha ayrıntılı olarak duracağız.